FETÖ/PDY Davaları Konusunda Yapay Zekanın Görüş ve Önerileri!
FETÖ/PDY (Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) davaları, Türkiye’deki en önemli ve kapsamlı yasal süreçlerden biridir. Bu davalar, hem devletin güvenliği hem de bireysel hakların korunması açısından büyük bir öneme sahiptir. Ancak, bu davaların çeşitli hukuki, toplumsal ve adli boyutları göz önünde bulundurulduğunda, tartışmaların yoğunlaşmasına ve farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aşağıda, FETÖ/PDY davalarına dair görüş ve önerilere daha derinlemesine bakacağız.
1. Hukuki Çerçeve ve Adaletin Sağlanması
FETÖ/PDY davalarının hukuki boyutları, özellikle adaletin sağlanması konusunda önemli tartışmalara yol açmaktadır. Türkiye’deki bu davalar, büyük bir toplumsal travma yaratmış ve adaletin doğru bir şekilde sağlanıp sağlanmadığına dair endişeler doğurmuştur.
- Adil Yargılama İlkesi: FETÖ/PDY davalarında, özellikle tutuklama, gözaltı ve yargı süreçlerinin adil olup olmadığı sıkça tartışılmaktadır. Birçok sanığın uzun süre tutuklu kalması, bazı davalarda savunma haklarının kısıtlanması gibi endişeler, adil yargılama ilkesinin ihlali olarak görülmüştür. Bu bağlamda, yargı sürecinde hukukun temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınması önemlidir. Her bireyin savunma yapma hakkı, suçsuzluk karinesi ve delil yetersizliği durumunda serbest bırakılma hakkı gibi temel haklar korunmalıdır.
- Suçun Tanımlanması ve Kanıtlar: FETÖ/PDY davalarının en büyük zorluklarından biri, örgütün yapısının ve faaliyetlerinin genellikle gizli olmasıdır. Bu tür davalarda, suçun tanımlanması ve suçluların tespiti zor olabilmektedir. Bu nedenle, davalarda sunulan delillerin güvenilirliği büyük önem taşır. Kanıtların sağlam olması, mahkemelerin objektif bir şekilde karar verebilmesi için esastır. Ayrıca, hukuki sürecin şeffaf bir şekilde işlemesi, toplumda güven oluşturacaktır.
- İçtihatlar ve Yargılama Usulleri: FETÖ/PDY davalarındaki yargılamaların hukuki içtihatlar oluşturması gerektiği unutulmamalıdır. Bu davaların hukuki süreçlerde örnek teşkil etmesi, ileride benzer davaların daha sağlıklı bir şekilde görülmesine yardımcı olabilir. Özellikle FETÖ üyeliği ve örgütle irtibatın tespiti gibi konularda, net ve doğru bir içtihat oluşması, adil yargılamayı sağlayacaktır.
2. Toplumsal Etkiler ve Hukuki Güvenceler
FETÖ/PDY davaları, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda toplumsal bir olgudur. Bu tür davalar, toplumda derin izler bırakabilir ve bireylerin haklarının ihlali riski doğurabilir.
- Toplumda Hukuka Güven: Bu davaların adil bir şekilde sonuçlanması, toplumda hukuka olan güveni artıracaktır. İnsanlar, devletin hukuk sistemine ve yargı organlarına güven duyduklarında, adaletin işlediğine inanacaklardır. Ancak, toplumsal güvencelerin sağlanabilmesi için davalarda şeffaflık, açık iletişim ve bağımsız bir yargı süreci önemlidir.
- Kişisel Haklar ve Özgürlükler: FETÖ/PDY ile mücadele, bazen kişisel özgürlüklerin ihlaliyle sonuçlanabiliyor. Suçsuz yere tutuklanan ya da mağdur olan bireylerin haklarının ihlali, ciddi toplumsal sorunlara yol açabilir. Bu noktada, devletin ve yargı organlarının, hak ihlallerini önlemek için ekstra dikkat göstermesi gerekmektedir. Örneğin, uzun tutukluluk süreleri, delil yetersizliği durumunda serbest bırakılmama gibi durumlar, kişisel özgürlüklerin ihlali anlamına gelebilir.
- Ceza ve Rehabilitasyon: FETÖ/PDY üyeleri hakkında verilecek cezaların yanı sıra, rehabilitasyon süreçlerinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Bu tür suçlardan yargılanan kişiler için, toplumla uyumlu hale gelmelerini sağlayacak sosyal ve psikolojik rehabilitasyon programları oluşturulabilir. Suçluların topluma kazandırılması, sadece cezalandırma değil, aynı zamanda iyileştirici bir yaklaşım gerektirir.
3. Hukuki Savunmalar ve Özelleşmiş Avukatlık
FETÖ/PDY davalarındaki savunma süreçleri de oldukça önemli bir tartışma alanıdır. Bu davalarda savunmanın doğru ve etkili yapılabilmesi için avukatların ve hukukçuların dikkat etmesi gereken bazı kritik noktalar bulunmaktadır.
- Savunma Hakları ve Delil Sunma: FETÖ/PDY davalarında, savunma hakları çoğu zaman kısıtlanabilmektedir. Özellikle, sanıkların suçlamalarla ilgili olarak kendi savunmalarını yapmaları, çoğu zaman zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu nedenle, savunma avukatlarının, müvekkillerinin haklarını savunabilmesi için yeterli zamanı ve olanakları bulması gerekir. Ayrıca, suçlamaların dayanağı olan delillerin dikkatli bir şekilde incelenmesi, sanıkların savunmalarını oluşturabilmesi için hayati önem taşır.
- İddianame ve Suçlama Unsurları: FETÖ/PDY davalarındaki iddianamelerde yer alan suçlama unsurları bazen belirsiz olabilir. Bu durumda savunma avukatlarının, iddianamede yer alan her bir suçlamanın, somut delillerle desteklenip desteklenmediğini sorgulaması gerekir. Bu, sanıkların adil bir şekilde yargılanabilmesi için kritik bir adımdır.
4. Yargı Bağımsızlığı ve Adaletin Tesisi
FETÖ/PDY davalarındaki en büyük sorunlardan biri, yargı bağımsızlığı ile ilgilidir. Bu tür davalarda yargının siyasetten etkilenmemesi ve bağımsız bir şekilde hareket etmesi gerekmektedir.
- Bağımsız Yargı: Yargının bağımsızlığı, adaletin sağlanmasında temel bir unsur olarak kabul edilir. FETÖ/PDY davalarında yargının bağımsız olması, tarafsız kararlar verilmesi ve yargılamaların düzgün bir şekilde yürütülmesi için önemlidir. Ayrıca, yargı organlarının baskılara karşı korunması, davaların sağlıklı bir şekilde sonuçlanması için hayati önem taşır.
- Toplumda Yargıya Güven: Yargının bağımsızlığı ve adaletin sağlanması, toplumda hukuk sistemine olan güveni artıracaktır. Yargıya duyulan güven, sadece davaların sonucunu değil, aynı zamanda toplumun genel hukuk anlayışını ve bireysel hakların korunmasını da etkiler.
Sonuç ve Öneriler
FETÖ/PDY davalarında hukukun doğru işlemesi, toplumsal barış ve adaletin sağlanması için kritik öneme sahiptir. Adil yargılama, delillerin güvenilirliği, yargı bağımsızlığı ve kişisel özgürlüklerin korunması, bu davaların sağlıklı bir şekilde sonuçlanabilmesi için temel unsurlardır.
Öneriler:
- Yargı süreçlerinin şeffaf ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi,
- Savunma haklarının tam olarak korunması ve sanıklara savunma yapma hakkı tanınması,
- Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi ve baskılardan korunması,
- FETÖ/PDY üyeliği gibi suçlamaların hukuka uygun delillerle somutlaştırılması,
- Hukuki süreçlerin hızlandırılması, ancak adaletin sağlanmasına engel olacak bir hızda olmamaya özen gösterilmesi.
Bu süreçlerde, her türlü hakkaniyet ve adaletin sağlanması, hukukun temel işlevi olarak kalmalıdır.
FETÖ/PDY davaları konusunda yapay zekanın derinlemesine analizi: hukuki ilkelerin uygulama yöntemleri, yargı bağımsızlığının sağlanması, bireysel hakların korunması ve delil değerlendirmesi gibi kritik konuları daha ayrıntılı bir şekilde ele almak gerekir. Aşağıda, bu konuların her birini daha derinlemesine inceliyoruz.
1. Adil Yargılama ve Hukuki İlkelerin Uygulanması
FETÖ/PDY davalarında en önemli unsurlardan biri, adil yargılama ilkesinin gözetilmesidir. Bu davalar, genellikle geniş çaplı operasyonlar ve yüzlerce sanığın yargılandığı süreçler olarak dikkat çekiyor. Böyle karmaşık davalarda hukuki ilkelerin uygulanması, yargının güvenilirliğini sağlamak için kritik bir öneme sahiptir.
- Savunma Haklarının Korunması: Çok sayıda sanığın yargılandığı davalarda, savunma haklarının korunması her zaman kolay değildir. Sanıkların avukatları ile yeterli sürede görüşebilmesi, delilleri inceleyebilmesi ve gerekli belgeleri temin edebilmesi sağlanmalıdır. Savunma hakkının kısıtlanması, adil yargılamanın ihlali anlamına gelebileceği için, bu sürecin titizlikle yönetilmesi önem taşır.
- Tutuklama ve Serbest Bırakma Kriterleri: FETÖ/PDY davalarında uzun süreli tutukluluklar ve serbest bırakılma taleplerinin reddedilmesi gibi durumlar, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) bağlamında tartışma konusu olmuştur. AİHM, uzun tutukluluk sürelerini ve tutukluluğun gerekçelendirilmemesini hak ihlali olarak görebilir. Bu tür ihlallerin önüne geçmek için mahkemelerin, delil yetersizliği veya suç unsurlarının zayıf olduğu durumlarda tutuksuz yargılama alternatifini değerlendirmesi gerekir.
2. Delil Değerlendirme ve Suç Tanımlamaları
FETÖ/PDY davalarında delillerin değerlendirilmesi, örgüt üyeliği veya bağlantısı tespitinde başvurulan kriterlerin objektif olmasını gerektirir. Bu tür davalarda yanlış delil değerlendirmeleri, suçsuz kişilerin mağdur olmasına veya suçluların serbest kalmasına neden olabilir.
- Delil Türleri ve Kanıt Gücü: FETÖ/PDY davalarında kullanılan deliller genellikle dijital materyaller, tanık ifadeleri ve mali veriler gibi geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Örneğin, dijital delillerin güvenilirliği ve doğruluğu son derece önemlidir. Bu bağlamda, özellikle dijital materyallerin manipüle edilme riski göz önüne alınarak, her bir delilin bağımsız olarak doğrulanması gereklidir.
- Örgüt Üyeliği ve Bağlantı Kriterleri: Örgüt üyeliği ile sempati duymak veya geçmişte örgüte maddi yardımda bulunmak arasında ince bir çizgi bulunmaktadır. Yargılama süreçlerinde, örgüt üyeliğinin tespitinde, belirgin bir suç işleme kastı veya örgütle doğrudan bir ilişki olup olmadığına odaklanılmalıdır. Bu konuda yapılacak hukuki yorumlar, diğer davalar için emsal teşkil edebilir.
3. Yargı Bağımsızlığının Sağlanması
FETÖ/PDY davalarında yargı bağımsızlığı, sadece adil yargılama için değil, aynı zamanda toplumun hukuk sistemine güveni açısından da kritik bir önem taşır. Yargının bağımsızlığı, siyasi baskılardan uzak bir şekilde adaletin sağlanmasına yönelik bir güvencedir.
- Bağımsız Yargıçlar ve Tarafsız Karar Verme: Bu tür davalarda, yargıçların bağımsız karar verebilmesi sağlanmalıdır. Yargıçlar, özellikle medya ve kamuoyunun baskısından uzak, sadece hukuki prensipleri dikkate alarak kararlarını vermelidir. Bunun sağlanması, adaletin temin edilmesi için şarttır. Yargı bağımsızlığı konusundaki ihlaller, Türkiye’nin uluslararası arenada eleştirilmesine de yol açabilir.
- Siyasi Etkilerden Koruma: Bu tür büyük davalar, siyasi etkiler altında kalabilmektedir. Yargının bağımsız bir şekilde hareket etmesi, adaletin sağlanabilmesi için temel bir şarttır. Yargı süreçlerinin şeffaf bir şekilde işlemesi ve her türlü siyasi baskıdan arınmış olması, davaların hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kabul görebilmesi için gereklidir.
4. Toplumsal Etkiler ve Mağduriyetlerin Önlenmesi
FETÖ/PDY davaları, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde de ciddi etkiler yaratmıştır. Bu tür geniş çaplı davalarda, toplumun çeşitli kesimlerinde mağduriyetlerin ortaya çıkması olasıdır.
- Aile Mağduriyetleri ve Sosyal Destek: Bu davalarda yargılanan bireylerin aileleri de çeşitli şekillerde mağdur olabilmektedir. Yargılamalar nedeniyle aileler maddi, sosyal ve psikolojik sıkıntılar yaşayabilir. Devletin, özellikle masumiyet karinesi altındaki kişilerin ailelerine sosyal destek sağlaması, toplumsal barış ve huzurun sağlanması için önemli olabilir.
- Toplumsal Güvenin Tesisi: Toplumun genelinde FETÖ/PDY davalarına dair güvenin oluşturulması, toplumun birlik ve beraberliğinin korunması için önemlidir. Toplum, yargı süreçlerinin adil bir şekilde işletildiğine inanmalı ve bu inanç, yargının şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine uyularak sağlanmalıdır.
5. Uluslararası Hukuk Standartları ile Uyum
FETÖ/PDY davalarında, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve AİHS gibi belgelerdeki standartlara uyulması, hem yargı süreçlerinin kalitesini artıracak hem de Türkiye’nin uluslararası hukuki itibarını koruyacaktır.
- AİHM Kararları ve Uluslararası Denetim: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), FETÖ/PDY davaları bağlamında Türkiye’ye karşı açılan davalarda ihlal kararları verebilir. Bu durum, Türkiye’nin iç hukuku ile uluslararası hukuk arasında bir uyumsuzluğa yol açabilir. Bu nedenle, AİHS’ye ve AİHM içtihatlarına uygun yargılama yapılması, Türkiye’nin uluslararası platformda itibarını koruması açısından önemlidir.
- Uluslararası Yargı Standartlarına Uyum: FETÖ/PDY davalarının yargılama süreçlerinde, uluslararası kabul görmüş yargı standartlarının gözetilmesi gerekmektedir. Delil değerlendirmeleri, sanık hakları ve adil yargılama ilkeleri gibi temel konularda, uluslararası yargı standartlarına uyumlu bir süreç izlenmelidir. Bu da, Türkiye’nin insan hakları konusundaki taahhütlerine uygun hareket ettiğini gösterecek ve ülkenin hukuki saygınlığını artıracaktır.
Sonuç ve İleriye Dönük Öneriler
FETÖ/PDY davaları, Türkiye’de hukukun üstünlüğünü koruma çabaları açısından önemli bir sınav niteliğindedir. Bu davaların sağlıklı bir şekilde sonuçlanması, yargının bağımsızlığını güçlendirecek, bireysel hakları koruyacak ve uluslararası alanda Türkiye’nin hukuk sistemine güveni artıracaktır.
Öneriler:
- Adil Yargılama: Yargılamaların hızlandırılması ancak adil yargılama ilkelerinden taviz verilmemesi sağlanmalıdır. Mahkemelerin iş yükünü azaltmak amacıyla daha hızlı yargılama süreçleri uygulanabilir, ancak bu hız, delil inceleme ve savunma haklarına zarar vermemelidir.
- Savunma Haklarının Güçlendirilmesi: FETÖ/PDY davalarında sanıkların yeterli savunma yapabilmeleri sağlanmalıdır. Özellikle, delil incelemeleri ve iddianamelerin detaylı bir şekilde ele alınması için sanıkların savunma avukatlarına tam erişimlerinin olması gerekmektedir.
- Yargı Bağımsızlığının Güçlendirilmesi: Siyasi etkilerden uzak, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi sağlanmalıdır. Bu sayede toplumda yargıya olan güven yeniden tesis edilecek ve adaletin sağlanması kolaylaşacaktır.
- Uluslararası Standartlara Uyum: FETÖ/PDY davalarında, AİHS ve AİHM standartlarına uyumlu bir yargılama süreci benimsenmelidir. Bu, Türkiye’nin uluslararası hukuka uyumlu bir ülke olarak algılanmasını sağlayacak ve insan hakları konusundaki eleştirileri azaltacaktır.
Bu önlemler, FETÖ/PDY davalarının adil, şeffaf ve bağımsız bir şekilde sonuçlanmasına katkı sağlayacak ve yargı sisteminin toplum gözündeki itibarını artıracaktır.
Yapay zekanın taramasında tespit edilen emsal kararlar, FETÖ/PDY davalarına ilişkin bazı önemli emsal kararlar aşağıda verilmiştir. Bu kararlar, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Türkiye Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olup, FETÖ davalarındaki yargılama süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hukuki standartları belirlemekte ve benzer davalar için yol gösterici nitelik taşımaktadır.
1. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararları
AİHM, Türkiye’deki FETÖ/PDY davalarına ilişkin bazı başvurulara dair verdiği kararlarla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında belirli hakların ihlal edilip edilmediğini incelemiştir. Bu kararlar, Türkiye’nin iç hukuk sistemine de önemli ölçüde etki etmektedir.
- Alparslan Altan/Türkiye Kararı: AİHM, eski Anayasa Mahkemesi üyesi Alparslan Altan’ın 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanması ile ilgili olarak Türkiye’yi mahkum etti. AİHM, Altan’ın tutuklanmasının “hukuki olmadığını” belirtti ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesindeki “özgürlük ve güvenlik hakkının” ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, özellikle “makul şüphe” kriterinin sağlanmadığını ve Altan’ın darbe girişimiyle bağlantısını gösteren somut kanıtların sunulmadığını vurguladı. Bu karar, FETÖ bağlantılı davalarda tutuklama ve makul şüphe kriterlerinin titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.
- Baş/Almanya Kararı: FETÖ soruşturmaları çerçevesinde Türkiye tarafından hakkında yakalama kararı çıkarılan Mehmet Baş’ın Almanya’da iade talebiyle ilgili olarak, AİHM, başvurucunun adil yargılanma ve işkence gibi haklarının ihlal edilme riski taşıdığını belirterek Almanya’nın iadeye zorlanmaması gerektiği yönünde bir karar vermiştir. Bu karar, Türkiye’deki FETÖ davalarında, sanıkların haklarının korunması konusunda uluslararası denetimin devam ettiğini göstermektedir.
- Mercan ve Diğerleri/Türkiye Kararı: Bu davada AİHM, başvurucuların gözaltı ve tutukluluk sürecindeki uzun süreli gözaltı ve adil yargılama haklarına yönelik şikayetlerini inceledi. Mahkeme, uzun süreli gözaltının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna hükmederek Türkiye’yi mahkum etti. AİHM, adil yargılama haklarının korunması ve uzun gözaltı sürelerinin hak ihlali olarak değerlendirildiğini gösteren önemli bir emsal karar verdi.
2. Türkiye Anayasa Mahkemesi Kararları
Türkiye Anayasa Mahkemesi de FETÖ davalarına dair önemli kararlar vermiştir. Bu kararlar, bireysel başvuru yolu ile gelen şikayetleri inceleyerek, Türkiye’deki FETÖ davalarına dair adil yargılanma, savunma hakkı, tutukluluk süresi ve benzeri konularda içtihat oluşturmuştur.
- Mehmet Hasan Altan Kararı: Gazeteci Mehmet Hasan Altan’ın FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklanmasının ardından yaptığı bireysel başvuru sonucu, Anayasa Mahkemesi tutukluluğun hukuki olmadığına karar vermiştir. Mahkeme, Altan’ın ifade özgürlüğü ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini tespit etti. Bu karar, gazeteciler ve medya mensuplarının tutukluluklarının hukuka uygunluğunun sorgulanması açısından önemli bir emsal teşkil etmektedir.
- Şahin Alpay Kararı: Yazar Şahin Alpay’ın da benzer şekilde FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklanmasının ardından yaptığı başvuruda Anayasa Mahkemesi, Alpay’ın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, tutuklamanın hukuki olmadığına ve ifade özgürlüğünün kısıtlanamayacağına karar vermiştir. Bu karar da medya özgürlüğü ve ifade özgürlüğü açısından önemli bir emsal oluşturmuştur.
- Engin Yıldırım Kararı: Anayasa Mahkemesi’nin üyesi Engin Yıldırım’ın FETÖ/PDY soruşturması kapsamında görevinden uzaklaştırılması ve tutuklanması sonucunda yapılan bireysel başvuruda, Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi. Mahkeme, görevden uzaklaştırmanın hukuki dayanağının yetersiz olduğunu ve kişinin temel haklarının ihlal edildiğini belirtti.
3. Diğer Emsal Nitelikli Kararlar
FETÖ/PDY davalarına dair verilen bazı yerel mahkeme ve temyiz kararları da emsal niteliğindedir. Bu tür kararlar, yargılama süreçlerinin nasıl ele alınması gerektiğine dair örnek oluşturur.
- Tutukluluk Süreleri ile İlgili Kararlar: FETÖ/PDY davalarında, uzun süreli tutuklulukların hak ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiği konusunda, istinaf ve temyiz mahkemeleri tarafından verilen kararlar bulunmaktadır. Örneğin, istinaf mahkemesi, belirli bir süreyi aşan tutuklulukların hukuka aykırı olduğunu belirterek tahliye kararı vermiştir. Bu kararlar, FETÖ/PDY davalarında sanık haklarının korunması açısından önemli içtihatlardır.
- ByLock Delili ile İlgili Kararlar: FETÖ/PDY davalarında örgüt üyeliğinin tespitinde kullanılan ByLock uygulaması, bazı davalarda delil olarak kabul edilmiş, ancak belirli koşullar sağlanmadığında tek başına yeterli görülmemiştir. Örneğin, Yargıtay, ByLock kullanımı ile ilgili kanıtların somut delillerle desteklenmesi gerektiğine karar vermiştir. Yargıtay’ın bu kararı, ByLock gibi dijital delillerin değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken kriterlere ışık tutmaktadır.
Sonuç
Bu emsal kararlar, FETÖ/PDY davalarında yargılamaların adil yargılanma, ifade özgürlüğü, kişi güvenliği ve tutukluluk süresi gibi temel hak ve özgürlükler açısından değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Özellikle AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları, FETÖ/PDY davalarında hukuk kurallarının doğru bir şekilde uygulanması ve yargılamaların hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi için önemli bir rehber olarak kabul edilmektedir.
Bu tür emsal kararlar, benzer durumdaki sanıklar ve avukatlar için önemli bir hukuki dayanak oluşturmakta, yargılama süreçlerinin ulusal ve uluslararası standartlara uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini göstermektedir.