İnfaz Kanunu’nda değişiklik olacak mı?
TBMM’DE GÖRÜŞÜLMEYİ BEKLEYEN VE KAMUOYUNDA 9. YARGI PAKETİ OLARAK BİLİNEN KANUN TEKLİFİ İLE İNFAZ HUKUKUNA İLİŞKİN GETİRİLEN DÜZENLEMELER NELERDİR?
9. Yargı Paketine ilişkin düzenlenen kanun teklifinde denetimli serbestliğe ilişkin düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir. Teklifte infaz hukukuna ilişkin olarak yalnızca ikinci kez mükerrirlerin koşullu salıverilmeden yararlanmasının sağlanmasına yönelik bir düzenleme yer almaktadır. Buna göre teklifin mevcut hâliyle yasalaşması hâlinde ikinci kez mükerrirlerin koşullu salıverilme oranı dörtte üç olarak belirlenecek, bu süreyi iyi hâlli olarak geçirmeleri hâlinde koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanabilmelerinin önü açılacaktır. Yine düzenleme ile ikinci kez mükerrirlerin açık cezaevine ayrılma ve denetimli serbestlik hükümlerinden faydalanması mümkün olacaktır. Kanun teklifinde infaz hukukunu ilgilendiren başkaca herhangi bir husus bulunmamaktadır.
NE YAPILMIŞTI?
5275 sayılı İnfaz Kanunu’na 14/07/2023 tarih ve 7456 sayılı Kanun ile eklenen, Geçici 10. maddesi ile 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin belirli şartları taşımaları hâlinde açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilmeleri öngörülmüştür. Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülere de mevcut durumlarından 5 yıl daha önce denetimli serbestliğe ayrılma imkanı getirilmiştir. Ayrıca söz konusu düzenlemede Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar gibi bir kısım istisna suçlardan hüküm giyenler bu düzenlemenin kapsamı dışında bırakılmıştır. Kısacası; bu düzenleme ile Covid-19 izninde bulunan hükümlülere prensip olarak denetimli serbestliğe ayrılma ve suçlarının istisna sayılıp sayılmamasına göre “1yıl + 5 yıl = 6 yıl” veya “3 yıl + 5 yıl = 8 yıl” denetimli serbestlik süresinden yararlanma hakkı tanınmıştır.
KISMİ AF MI?
Bu düzenleme yapılırken bunun af olduğuna dair yapılan eleştiriler doğru değildir. Bu düzenleme bir “af” düzenlemesi değildir. Af, cezayı tüm sonuçları ile ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bu düzenleme Covid-19 izninde bulunan ve koşullu salıverilmelerine belirli bir süre kalmış olan iyi halli hükümlülerin kalan cezasının “denetimli serbestlik” altında çektirilmesidir. Aradaki fark ise, bu kişilerin yeni bir suç işlemesi halinde eski suçlarından kalan cezalarını da çekmesi gerekecektir.
DOĞRU MU YAPILMIŞTI?
Bu düzenleme 31 Temmuz 2023 tarihi itibariyle haklarındaki karar kesinleşip infazı başlayanlar için geçerliydi. Suç tarihi yerine hükümlü olunan tarihi esas alan, hükümlü olunan tarihin esas alınması ile “31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve cezasının belirli bir süresini bu kurumlarda geçiren hükümlüler” için ayrı bir uygulama, hakkında verilmiş olan hapis cezası 31/07/2023 tarihinden sonraki bir tarihte kesinleşen ve infaz edilen hükümlüler yönünden ise ayrı bir uygulama getiren düzenleme açıkça hukuka ve Anayasa’ya aykırıdır.
Örnek ile açıklamak gerekirse; birlikte işledikleri aynı suç sebebiyle tutuklanarak yargılanmalarına devam edilirken verilen hüküm sonrasında iki sanıktan birinin hakkındaki hükmün istinaf/temyiz edilmemesi sebebiyle daha erken kesinleşmesi ve yasada belirlenen tarihte hükümlü statüsüne kavuşması durumunda bu hükümlü söz konusu kuralın sağladığı imkanlardan yararlanacak, diğer sanık ise C. Savcısı, katılan veya kendisi tarafından hakkında verilen kararın istinaf/temyiz edilmesi sebebiyle hükmün 31/7/2023 tarihinden sonra kesinleşmesi durumunda belirlenen bu tarih itibariyle hükümlü statüsünde olmaması nedeniyle sağlanan imkanlardan yararlanamayacaktır. Bu durum aynı tarihte aynı suçu işleyen ve belirlenen tarihte her ikisi de ceza infaz kurumunda bulunan kişiler açısından farklı uygulamalara sebebiyet vermektedir. Uygulamada bu gibi örneklerin artırılması mümkündür. Bu eşitsizliğe neden olan en önemli unsur ise düzenlemenin “belirli bir tarihte ceza infaz kurumunda hükümlü sıfatıyla bulunma” şartının aranıyor olmasıdır. Halbuki infaz rejimine dair daha önce yapılan düzenlemelerde genellikle belirli bir tarihten önce işlenmiş suçlar baz alınmıştır. Bu tür düzenlemelerde suç tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Yargılanan kişilerin çoğu kendi ellerinde olmayan, uzayan soruşturma, kovuşturma ve kanun yolları aşamalarından kaynaklanan ve makûl sürede yargılanma haklarını da ihlâl eden yargısal işleyişlerden ötürü aleyhe uygulamaya tabi tutulmalarının hakkaniyete uygun bir tarafı bulunmamaktadır. Hukuk devleti ve eşitlik ilkesine aykırı olan bu yasal düzenleme ve mevcut uygulama binlerce hükümlünün mağduriyetine sebep olmuştur.
NE YAPILMALI?
Kanun teklifinde toplumsal bir beklenti haline gelen hukuk devleti ve eşitlik ilkesi ile hakkaniyete aykırı bir şekilde binlerce hükümlünün mağdur edilmesine neden olan 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun Geçici 10. Maddesindeki (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan; “31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve cezasının belirli bir süresini bu kurumlarda geçiren hükümlüler” ibaresinin çıkarılmasına yönelik bir düzenleme de bulunmamaktadır.
TBMM gündeminde 3. sırada bekleyen 9. Yargı Paketi görüşmeleri sırasında verilecek bir önerge ile 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun Geçici 10. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan; “31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve cezasının belirli bir süresini bu kurumlarda geçiren hükümlüler” ibaresinin çıkarılmasından ibarettir. Davası henüz sonuçlanmadığı için bu haktan yararlanamayanlar da bu haktan yararlanacaktır. Bu kanuni düzenlemeyle binlerce hükümlünün hukuk devleti ve eşitlik ilkesi ile hakkaniyete aykırı bir şekilde mağdur edilmesine son verilebilecektir.
Ayrıca; son zamanlarda artan şiddet olayları ile bireysel silahlanmanın önüne geçebilmek ve kamu oyunda oluşan cezasızlık algısını ortadan kaldıracak, toplumun güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını giderecek şekilde kısa süreli hapis cezalarının infazında cezaevinde geçirilecek asgari sürelerin yeniden değerlendirilmesi ve görüşülecek olan kanun teklifine ek bir madde ilave edilmek suretiyle çözüm bulunması hususu da mümkün olabilir. 2003 tarihli Türk Ceza Kanunu Tasarısına ait Hükümetin teklif ettiği metinde 3 aydan az hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlar ile en az 3 ay süreyle cezalarını çekmemiş bulunanların şartla salıverilmeyeceği düzenlenmişti. Cezaevinde yeterli süre geçirilmeden salıvermenin önüne geçmek için benzer bir düzenlemenin de mevzuatımıza getirilmesini önermekteyiz.
Sonuç olarak; son dönemde ardı ardına gelen Narin cinayeti, polis memurumuzun şehit edilmesi ve genç kızlarımızın vahşice katledilmesine kadar bir dizi hadise milletimizin haklı bir tepkisine yol açmış ve toplum vicdanını yaralamıştır. Artan şiddet ve cinayet olayları toplumda cezasızlık algısı yaratmıştır. Güvenlik ve adalet kaygıları artmıştır. İnsanlarımızın hayatını güvende hissedebilmesini sağlamak için Ceza İnfaz Hükümleri’nde mutlaka değişikliğe gidilmesi gerekmektedir.