İstinaf dilekçesi nasıl hazırlanır?
İstinaf Dilekçesi
HMK Madde 342
(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.
HMK Madde 342 Gerekçesi
Maddede istinaf dilekçesinin içeriği düzenlenmiştir.
İstinaf yoluna başvurma dilekçeyle yapılır. Dilekçe, başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı ve adreslerine ilişkin bilgilerle, varsa kanunî temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri, kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı, tebliğ tarihi, kararın özeti, başvuru sebepleri ve gerekçesi, talep sonucu ile başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzasını içerir. Ayrıca dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. İstinaf yoluna başvuru ile nihaî kararın yeniden incelenmesi amaçlandığından, özellikle “kararın özeti” ile “başvuru sebepleri ve gerekçesi” başvuru dilekçesinde yer almalıdır.
Son fıkrada, istinaf dilekçesinin yukarıda belirtilen hususları içermemesi durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Dilekçe, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru reddedilmeyip, 359 uncu madde çerçevesinde gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla, istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.
HMK 342 (İstinaf Dilekçesi) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1003 Karar : 2017/15696 Tarih : 16.10.2017
HMK 342. Madde
İstinaf Dilekçesi
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı …‘ye ait Tiyatro Müdürlüğü`nde 09/05/2011 yılından itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, davalı … tarafından 14/05/2016 tarihinde iş akdinin haklı ve geçerli bir neden bulunmaksızın feshedildiğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine ve işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacı ile belirli süreli hizmet sözleşmesi yapıldığını, davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanma hakkının bulunmadığını, tiyatro sezonu için yapılan sözleşme süresi sonunda yapılan denetim neticesinde davacının çalıştığı dönem boyunca hakkında sözlü şikayetlerin bulunduğunu, davacının fazla izin kullanarak işini aksattığını, davalı belediyede küçülmeye gidildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) İlk derece Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacı ile başlangıçtan itibaren her yeni tiyatro sezonunda ard arda yenilenen belirli süreli hizmet akitlerinin imzalandığı, yapılan iş, işin niteliği, imzalanan sözleşmelerin belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak yapılmayıp sözleşmelerin ard arda her yıl yenilenmiş olması nedeniyle taraflar arasındaki hizmet akdinin belirli süreli olarak nitelendirilemeyip davacının davalı …‘ye ait Tiyatro Müdürlüğü iş yerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığı ve iş güvencesi kapsamında bulunduğu, davalı vekilince cevap dilekçesinde davacının bir taraftan davalı … de belirli süreli hizmet akdi ile çalıştığı ileri sürülmüşken bir taraftan da davacı hakkında sözlü şikayetlerin bulunduğu, davacının fazla izin kullanarak işini aksattığı, davalı işverenin küçülmeye gittiği iddia edilmiş olup, davalı işveren tarafından …‘ya verilen işten ayrılma bildirgesinde davacının işten ayrılma sebebi belirli süreli iş akdinin sona ermesi 05 kodu ile bildirilmiş, … Tiyatro Müdürlüğü’nün 19/04/2016 tarihli 925/4 nolu kararında davacının iş akdinin tiyatro sezonunun sona ermesi sebebiyle … Belediye Tiyatroları Yönetmeliğinin 22. maddesine bağlı olarak sona erdirileceğine karar verildiği belirtilmiş olup davalı işveren fesih bildiriminde ve …`ya verdiği işten ayrılma bildirgesinde ileri sürdüğü fesih nedeni ile bağlı olup davalı işveren fesih bildiriminin davacıya tebliğ edildiğine dair yazılı delil belge sunmadığı gibi fesih bildiriminde yer alan iddiaları ispat edememiş, Sayıştay incelemesi iddiasının ise davacının iş akdinin 4857 Sayılı Yasa çerçevesinde feshine neden olamayacağından her sezon sonu iş akti askıya alınan ve sezon başında yeni iş akti ile çalışmasına devam eden davacının bu kez iş akdinin aynı gerekçe ile sona erdirilmesine ilişkin davalı Belediyenin fesih gerekçesi yerinde görülmeyip davalı iş yerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığı anlaşılan davacının iş akdinin geçerli nedenle feshedildiği ispat edilemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar 05.09.2016 tarihinde yüze karşı tefhim edilmiş ve davalı vekili tarafından 09.09.2016 tarihinden süre tutum dilekçesi ve istinaf yoluna başvuru harcını yatırmış, ancak gerekçeli kararın tebliğine göre gerekçeli istinaf nedenlerini süresi geçtikten sonra sunmuştur.
D) İstinaf Dairesi Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonunda, karara karşı davalı vekilinin 8 günlük istinaf başvurusu süresi içerisinde istinaf başvurusunu yapmadığından ve ilk derece mahkemesinin kararında kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı anlaşıldığından başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 352. maddesi gereğince başvuru talebinin reddine karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
F) Gerekçe
6100 sayılı HMK.’un 342. maddesinde istinaf yoluna başvurulduğunda, istinaf başvuru nedenleri ve gerekçesinin gösterilmesi gerekir. Ancak aynı madde uyarınca başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile ki uyuşmazlıkta süresinde istinaf nedenleri ve gerekçesi bulunmamaktadır. Reddolunmayıp, 355. madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılmalıdır. Anılan 355. maddeye göre ise “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir”. Kanunun 352. maddesinde ise Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf başvuru yolunun ön incelemesi düzenlenmiş ve “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle gerekli karar verilir. Bu düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. İstinaf yoluna süresinde başvurulmuş, ancak istinaf nedenleri ve gerekçeleri bildirilmemiş ise kamu düzenine aykırılık yönünden inceleme yapılacak, yok ise istinaf sebebi de bildirilmediği gerekçesi ile esastan reddine karar verilecektir. Somut uyuşmazlıkta davalı taraf tefhim edilen kısa karardan sonra süresinde istinaf yoluna başvurmuş, ancak istinaf nedenlerini belirmemiş, süresi geçtikten sonra dilekçe ile belirtmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince 342 ve 355. maddeleri gözden kaçırılarak usulden ret kararı verilmesi usule aykırıdır.
Diğer taraftan, 4857 sayılı İş Kanunu`nun 20. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, resen dikkate alınması gerekir. Hak düşürücü süre kamu düzenindendir.
Dosya içeriğine göre 19.04.2016 düzenleme tarihli bildirim ile “işletme gerekleri ile bir ay önceden bildirilerek 14.05. 2016 tarihi itibari feshedileceği belirtilmiş ve fesih bildirimi posta yolu ile tebliğe çıkarılmış ve tebliğ parçasına göre annesine 22.04.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dava ise 07.06.2016 tarihinde tebliğ tarihine göre bir aylık süre geçtikten sonra açılmıştır. Ancak bu tebliğin usulüne uygun olup, olmadığı, tebliği alan davacı annesinin aynı adreste oturup oturmadığı, davacı ile aynı konutu paylaşıp paylaşmadığı, tebliğin usulüne uygun olup olmadığı araştırılmamıştır. Dolayısı ile davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı kapsamında tebliğin usulüne uygun olup olmadığı, davacıya ne zaman tebliğ edildiği araştırılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Kamu düzeninden ve resen dikkate alınması gereken hak düşürücü sürenin gözden kaçırılması hatalıdır.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı 6100 sayılı HMK.’un 373. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/15642 Karar : 2018/10010 Tarih : 27.03.2018
HMK 342. Madde
İstinaf Dilekçesi
Davacı 3. kişi vekili, davalı alacaklı … tarafından, müvekkili şirket ile davalı borçlu … Gıda … Şti.nin ticaret sicilindeki adreslerinin aynı olduğu iddiası ile 11/08/2015 tarihinde müvekkiline ait menkullerin haczedildiğini, haczin yapıldığı … 14. İcra Müdürlüğü’nün 2015/7838 Esas sayılı dosyasının müvekkilinin zarara sokma amaçlı muvazaalı bir takip olduğunu, davalı şirketin kendisini muvazaalı olarak borçlandırdığını, ayrıca mahcuz mallar hakkında … 4. İcra Hukuk Mahkemesine 2015/786 Esas sayılı dosya ile istihkak iddiasına yönelik dava açıldığını, açılan davanın halen derdest olduğunu, muvazaalı olarak başlatılmış olan … 14. İcra Müdürlüğünün 2015/7838 esas sayılı dosyasının ve müvekkilinin menkul malları üzerine konulan haczin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, aynı malların hacziyle ilgili 4.İcra Hukuk Mahkemesinde 2015/786 esas sayılı davanın görüldüğünü belirterek davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince; davacı üçüncü kişinin takibe konu borcun borçlu ile alacaklı arasındaki borç ilişkisinin muvazaalı olduğu iddiası ile takibin iptali ile yapılan ihtiyati haczin kaldırılmasını talep ettiği, ayrıca muvazaalı olduğunu iddia ettiği bu takip sebebi ile yapılan haczin de kaldırılmasını istediği, muvazaa iddiasının, bu takip sebebiyle davacı üçüncü kişiye ait istihkak davası sırasında incelenebilecek bir husus olduğu, tek başına iş bu davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı, davacının ileri sürdüğü hususun 4. İcra Hukuk Mahkemesince incelendiği ve davanın reddine karar verildiği, bu hususun 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/786 Esasında dava konusu yapıldığı, bu doğrultuda derdestlik sebebiyle dava şartı yokluğunun somut olayda var olduğu gerekçesi ile; davacı üçüncü kişinin istihkak davasının dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin ret kararına yönelik olarak davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi, gerekçeli kararın davacı vekiline 22/03/2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen gerekçeli istinaf dilekçesi sunmadığı, HMK 352.maddede istinaf başvuru sebeplerinin ve gerekçesinin gösterilmemesi durumunda öncelikle gerekli kararın verileceğinin yazılı olduğu, HMK 342/3 maddesinde başvuru sebeplerinin ve gerekçesinin gösterilmediği durumlarda 355.madde çerçevesinde inceleme yapılacağının belirtildiği, HMK 355.maddeye göre istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağının düzenlendiği, ancak Bölge Adliye Mahkemesinin kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu re’sen gözeteceği, gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmamış olsa da, HMK 114/1-h ve ı bentlerindeki dava açmakta hukuki yarar olması ve derdest dava olmaması şartlarının resen bakılacak kamu düzenine ilişkin hususlar olduğu, ilk derece mahkemesinin bu nedenlere dayalı gerekçesi ve bu nedenle davayı ret hükmünün hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararını davacı vekili temyiz etmiştir
1-6100 sayılı HMK’nun 33. maddesi uyarınca, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan hâkim, tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlı olup, onların hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. 04.06.1958 tarih, 1958/16-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da kabul edildiği gibi taraflarca ileriye sürülen iddia ve maddi olayların hukuki tavsifini yapmak mahkemeye ait olup, hakim olaya uyan ilgili yasa maddelerini re’sen gözetmek, bulmak ve uygulamak zorundadır. Eş anlatımla, olayların hukuksal açıdan değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi mahkeme hakimine aittir. Öte yandan; görev konusu, kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan, bu hususun yargılamanın her aşamasında re’sen gözönünde bulundurulması zorunludur. Buna göre; temyize konu dava, muvazaa sebebiyle takibin iptali davası olup, görevsizlik kararı veren … 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçesinde belirtildiğinin aksine İİK’nun 71. maddesi uyarınca açılan bir dava olmadığı gibi istihkak davası da değildir. Anılan nitelendirmeye göre temyize konu davada görevli mahkeme İcra Hukuk mahkemesi olmayıp, davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, karara bağlanması gerekir. Bu sebeple, ilk derece mahkemesince dava şartı yokluğundan davanın reddi kararı ile Bölge Adliye mahkemesince verilen istinaf talebinin esastan reddi kararı doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 371/1-ç. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 27.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.